Yazar: Sahra Torlak
Roman ya da çingene dendiği zaman renkli, neşeli, hayatın belli ritüellere bağlı olduğu, yoksul ama bir o kadar mutlu, esmer tenli insanlar gelir çoğumuzun aklına. Kalabalık ve sıcak aile yapıları, eğlenceli müziklerini tamamlayan dansları ile önemli bir kültürün temsilcisidir aslında romanlar. Yaşam tarzları geçmişten günümüze biraz göçebe olsa da Türkiye’de daha çok Edirne, Tekirdağ ve çevresinde yaşamaktadırlar. Kendilerine has müzik, dans, yaşam tarzı dedik peki dilleri yok mu ? Elbette var, Romanes… Dünyada kaybolma tehlikesi altında olan dillerden olan Romenes’e ve roman kültürüne biraz daha yakından bakmaya ne dersiniz… Önce bu kültür üzerine çalışan Turan Şallı ile tanıştıralım okuyucularımızı…
Turan Şallı kimdir?
-1964 Edirne doğumluyum, anne ve babam da Edirne doğumludur. Kökenimiz Balkanlara dayanır. Kendim Edirne Kırkpınar Spor Lisesinde 657 sayılı memur kadrosunda Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni olarak çalışmaktayım. Edirne’de bulunan iki okulda Okul Aile Birliği Başkanlığı, 2011 yılında kurulan Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği başkanlığı, bir dönem Edirne Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyeliği görevlerinde bulundum. Birçok STK’ da üyeliğim ve şu anda Edirne Kent Konseyi Roman Çalışma Grubunun başkanlığını yapmaktayım. 10 yıldır Edirne yerel basınında bazı gazetelerde Romanlar, çevre, doğa konuları hakkında yazılarım bulunmakta, halen de yazmaktayım. 2023 Şubat ayında yazmış olduğum ‘Çingene’nin Çalgısı, Kakava’nın Kahkahası isimli bir kitabım bulunmaktadır.
Hangi dil/ kültür üzerine çalışıyorsunuz?
-Esasen buna çalışma değil de araştırma olarak bakmaktayım. Roman kültürü kavramı esasen çok karmaşık ve bana göre çok tartışmalıdır. Roman kültürü içinde ekonomik, sosyolojik, psikolojik etmenler barındırmaktadır. Roman kültürü kapalı bir kültürün ekseninde yol açmaktadır. Roman toplulukları müzik, eğlence ve dansların dışında tuttuğumuzda yoksulluk kültürün izlerini taşımaktadır. Geleneksel yaşam tarzı, giyim tarzı ekonomik koşulların yarattığı bir sonuçtur. Günlük kıyafetlerin geleneksel motifli kıyafet olmadığı, ekonomik koşulların (ucuz) olduğu üzerine gelenekleşmiş kıyafettir. Yani diğer toplumsal gruplara benzemeyen bir yaşam kültür merkezine dayanmaktadır.
Anadilinizin güncel durumundan biraz bahseder misiniz?
-Anadilin adı ‘Romanes’tir’. Bugün dünya da unutulmaya yüz tutmuş 50 dil arasında yerini korumaktadır. Bu dil genelde kırsal kesimde veya bazı köylerde çok az da olsa konuşulmaktadır. Şehir merkezlerinde yaşayan Romanlar bu dili bilmediğini söyleyebilirim. Romanes dili daha çok kendi içlerinde kapalılık gösteren Romanlar arasında yaygın olarak kullanılır. Çanakkale Gelibolu, Evreşe bunlara örnektir.
Aileler anadillerini öğretme konusunda istekli mi, çocukları ile bu dili konuşuyorlar mı?
-Aileler çocuklarına ana dillerini öğretme konusunda istekli değiller haliyle çocukların da öğrenme gibi bir isteği isteği bulunmuyor. Çünkü dil yaşamlarında bir ölçüt ve öncelik olarak yer bulmamaktadır. Asıl mesele yoksulluk çizgisinden çıkamayan Roman toplumun bu düşüncelerden uzak kalması çok doğaldır. Diğer bir neden de Romanların dışlanma hissine karşı gösterdikleri hassasiyetten kaynaklanmaktadır. Romanlara göre Romanes dilini kullanmak dışlama algısını kabulü demektir.
Anadilinizin en temel sorunu nedir sizce?
-Ana dilimizin en temel sorunu kabul görmeyen bir dile sahip olmasıdır. Bir anlamda arz/ talep dengesi de denebilir. Dilin toplumsal karşılığının olmamasıdır. Örneğin günümüzde seçkin bir dil olan İngilizce, Fransızca, Almanca örneklerinde olduğu gibi değildir. Bu ülkelerin kültürel, ekonomik, politik konumları bir hayli güçlüdür. Bu farklı özellikler diğer toplumları dile olan ilgiyi uzak tutmaktadır.
Anadilinizin yaşatılması önünde ne tür engeller bulunuyor?
-Ana dilimizin yaşatılmasında ne toplumsal, ne de hukuki bir engel bulunuyor. Sadece Romanlar da anadilin yaşatılması konusunda istek ve talep oluşmamıştır.
Gençlerin anadillerini öğrenme konusunda yeterince istekli olmamalarını neye bağlıyorsunuz?
-Bu soruya zaman ve mekan koşullarına bakarak yanıt verebilirim. Bu dil, günümüz koşullarında ‘yaşamımda ne kadar gerekli, bir faydası olabilecek mi?’ düşüncesi ile bağlantılıdır. Günümüz koşullarında talep oluşturmuyorsa seçenek te yaratmıyor demektir.
Anadilinizin yaşaması için neler yapılması gerekiyor?
-Önce Romanların bu dile sahiplenmesi ile mümkündür, Sahiplenme güdüsü olmaması en büyük sorunu teşkil etmektedir. Kültür bilincinin var olmaması soruyu değersizleştirmektedir.
Çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Ne tür çalışmalar yaptınız ya da yapıyorsunuz?
-Çalışmalar genelde Çingene tarihi üzerinedir. Çingenelerin/Romanların durumları tarihsel derinlik içerdiğinden, çoğu zaman karmaşık ve konuya nasıl bakılması noktasını güçleştirmektedir. Sağlıklı bir araştırma ve inceleme de neden ve sonuçlar meseleye nasıl bir yaklaşım içerisinde bakılmasında güçlükler yaşanmaktadır. Neden ve sonuçlar epey karmaşıklığa sebebiyet vermektedir. Romanlar sosyal kimlik mi, kültürel kimlik mi, marjinal bir kimlik mi, etnik kimlik mi? Sorunsalı ortaya çıkıyor
Ortaokullarda seçmeli ders olarak anadiliniz okutuluyor mu?
-Ortaokullarda seçmeli ders olarak Romanes dili okutulmamaktadır. Bu yine Romanların toplumsal talebi olup olmadığı ile ilgilidir. Bu konu yine dönüp dolaştığı konu; sıkça yoksulluk, dışlanma olgusu yaşayan toplumların önceliği olmaktan çıkmaktadır. Yoksulluğu aşamayan, sosyal entegrasyon sorunu yaşayan farklı sosyal kimliklerin önceliği olmaktan çıkmaktadır. Bugün bir Laz Enstitüsünden, Kürt Entitüsünden, Çerkes Enstitüsünden söz edebiliriz ancak Roman Enstitüsünden yeteri derecede söz edemeyiz, Roman Enstitüne yer verecek olursam, Trakya Üniversitesi Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitü tamamen YÖK kontrolü altındadır. Sivil toplum inisiyatifinde değildir. Bunu nereden bildiğime gelindiğinde ki, çok sık gittiğim ve görüştüğüm bir bölümdür. Dil konusu çok hafife alındığını bizzat biliyorum. T.Ü. Rektörü ile de bu konuyu görüşmekteyim. Esasen Roman toplumun bu alana eğilmeme arzusunu da bilmekteyim. Yıllar önce yani Cumhuriyetin ilk yıllarında ‘Türkçe konuş’ kampanyalarına destek eğilimi devam etmektedir. Siyaseten de ‘Kürtler ayrılıkçı düşüncelere sahip, şimdi de Çingenelerde mi bu düşünceye evriliyor?’ düşüncesinden çekinilmektedir. Özetle toplumsal dışlanma, yoksulluk, ötekileştirme içinde bulunan yani günümüzde dezavantajlı gruplar niteliği taşıyan Romanların önceliği dil olmaktan çok uzaktır. Seçmeli ders bugün Milli Eğitimin müfredatında olmasına rağmen sağlıklı işlemediği de bilinmektedir. Örneğin seçmeli Laz dersi olmasına rağmen yeterli kitabın basılmadığı, dil bilgisi öğretmeni ücretli de olsa karşılanamadığı yönünde şikayetlerin olduğunu bilmekteyim. Okutulmama nedeni tamamen talebin veya bu tür düşüncenin olmamasıdır.
Bu seçmeli dil derslerine yeterli talep oluşmamasını neye bağlıyorsunuz?
-Toplumun bu düşüncelere kapalı olmasıdır. Dilin konuşulmamasının veya tercih edilmemesinin ana faktörü ayrımcılık, önyargı kalıplarından kurtulma çabaları olarak değerlendirilmesi gerekir.