27.9 C
İstanbul
Çarşamba, Eylül 11, 2024

TEHLİKE ALTINDAKİ DİLLER

tadnet

Lazca: Bir Kültürün Geleceği

Yazar: Sahra Torlak

Lazca, kökeni binlerce yıl öncesine dayanan ve Karadeniz’in doğu kıyıları boyunca konuşulan köklü bir dildir. Bu dil, değişen tarih ve kültürel etkileşimlerle şekillenmiş ve günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başarmıştır. “Lazca: Bir kültürün geleceği” adlı belgesel film, bu zengin dilin derinliklerine inerek, Laz kültürünün ve kimliğinin temel taşlarından birini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Film, dilin evrimini, konuşmacılarının tutkulu bağlılığını ve Lazcanın günümüzdeki durumunu anlatarak, izleyicilere bu yerli dilin büyüleyici dünyasını keşfetme fırsatı sunmaktadır.
Çoğu insan Lazca’yı Türkçe’nin Karadeniz şivesi ya da Karadeniz Rumca’sı ile karıştırmaktadır. Oysa Lazca, yerli bir Kafkas dilidir ve Güney Kafkas Dil Ailesi içinde sınıflandırılır. Svanca, Megrelce ve Gürcüce bu dil ailesinin diğer üyeleridir. Bu diller arasında Lazca’ya en yakın dil ise Megrelce’dir. Lazca’yı ve Megrelce’yi anadili olarak konuşanlar arasında belli düzeylerde anlaşma olanağı vardır. Megrelce bugünkü Gürcistan’ın Karadeniz sahillerinde yüzbinlerce kişi tarafından konuşulmaktadır.
Tüm dünya dillerinde olduğu gibi Lazca’da da şive ya da diyalekt farkları bulunmaktadır. Bunlar Atina (Pazar ve Ardeşen), Arkabi (Vitze ve Arkabi) ve Hopa diyalektleridir.
1887-1888 Osmanlı-Rus savaşı sonrası Batum’dan Marmara bölgesine göç etmiş Laz’ların tamamı Hopa diyalekti konuşmaktadır. Burada, Lazca’daki diyalekt farklarının karşılıklı anlaşmayı engelleyecek düzeyde olmadığını belirtmekte fayda vardır.
Lazca, Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, Artvin iline bağlı Hopa, Arhavi, Kemalpaşa, Borçka ilçe ve bağlı köyleri ile Rize iline bağlı Pazar (önceki adı Atina), Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı ilçelerinde ve bağlı köylerinde konuşulmaktadır.
Ayrıca 93 harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşından dolayı Marmara bölgesine göç etmiş olan Lazların oluşturduğu çok sayıda Laz köyü vardır. Bunlar, Sapanca, İzmit, Kandıra, Kocaeli, Bursa, Düzce, Balıkesir, Yalova ve İstanbul gibi merkezlerde yoğunlaşmıştır.
Günümüzde Laz nüfusun ne kadarı tarafından Lazca konuşulduğuna dair net rakam vermek oldukça güçtür. Ancak tahmini rakam 150 bin ile 250 bin kişi tarafından Lazca konuşulduğu şeklindedir.
Lazcanın konuşulduğu coğrafya, güneyde Kaçkar dağları, Kuzeyde Karadeniz ile sınırlanmıştır. Lazların yaşadıkları coğrafya olabildiğince engebelidir ve denize dik olarak uzanan dağların şekillendirdiği vadilere bölünmüştür. Vadilerin dik yamaçlarına kurulmuş köyler Laz yerleşiminin ve yaşamın ana karakteristiğini oluşturur. Kaçkar Dağları’nın eteklerinde yayla yerleşimleri bulunur.
1970’lere kadar nispeten izole bir yaşamın sürdürüldüğü Laz köyleri, Lazca’nın günümüze ulaşmasının ana sebeplerinden biri olmuştur. Cumhuriyet döneminde kamusal alandan bütünüyle dışlanan Lazca ancak köylerde varlığını sürdürebilmiştir.
İktisadi yaşam esas olarak tarıma dayalıdır. İçe kapalı mısır tarımına dayanan ekonomi 1970’lerden sonra çay tarımına geçilmesi ile ulusal pazara eklemlenmiştir. Bu dönemde köylere karayolu ulaşımı ve elektrik sağlanmış, okullaşma yaygınlaşmıştır.
Bu sürece paralel olarak Lazca’nın kuşaklar arası aktarımı zayıflamış, kamusal alanlarda Lazca’ya karşı olan olumsuz tutum gözle görülür hâle gelmiştir. Kısacası, Lazca’nın sosyal sermayesi ve itibarı olabildiğince aşınmıştır.
Günümüzde Lazca, UNESCO tarafından ‘kesinlikle tehlike altında’ bir dil olarak sınıflandırılmaktadır. Kuşaklar arası dil aktarımı kesintiye uğramış durumdadır. Anadili Lazca olan yetişkinler kendi aralarında Lazca konuşurken “Dili bozulmasın” ya da “Okulda başarısız olmasın” gibi sebeplerle çocukları ile Lazca konuşmaktan kaçınırlar.
Bu yüzden, genç nesillerin büyük bir çoğunluğu anadillerini konuşamamakta, ya da anlamakta ama konuşamamaktadır.
İki dil arasında geçiş yaparken, Lazca daha çok ev içi ve kamusal olmayan alanlarda, geleneksel törenlerde yaşamını sürdürebilmektedir.
Günümüzde Lazca yayın yapan bir televizyon ya da radyo kanalı, Lazca basılı ya da online yayın yoktur. Anadili Lazca olan biri için bile herhangi bir konuda Lazca içeriğe ulaşmak çok da kolay değildir.
Lazca’nın korunması ve yaşatılması için Türkiye’deki ilk çalışmalar 1990’da başlamıştır. 1993 yılında Laz Kültür Dergisi OGNİ İstanbul’da yayımlanmıştır. Bu dergide, Latin harfleri temel alınarak hazırlanmış Laz alfabesi tanıtılmış, Lazca metinler, şiirler ve masallar gibi edebi metinlere yer verilmiştir. Aynı dönemde, Lazca rock grubu Zuğaşi Berepe kurulmuş ve Kazım Koyuncu’nun seslendirdiği şarkılar Lazcaya olan ilginin artmasına ve tanınmasına vesile olmuştur.

Lazca köy isimlerinin yer yer tabelalara eklenmesi, iş yerlerine Lazca isimler verilmesi, nüfus kayıtlarına Lazca çocuk isimleri yazılması, bazı sivil toplum örgütlerinde Lazca kurslar düzenlenmesi 2000’li yılların başından itibaren görülen yeni gelişmelerdir.

2011 yılında İstanbul’da kurulan Lazika Yayın Kolektifi yayımladığı kitaplarla yazılı Laz edebiyatın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde okutulan seçmeli Lazca dersleri hâlen devam etmektedir. Eskiye göre Lazca üzerine yüksek lisans ve doktora düzeyinde daha çok tez hazırlandığını söylemek mümkündür.

2013 yılında kurulan Laz Enstitüsü, Lazcanın yaşatılması amacıyla çeşitli projeler yürütmekte ve farkındalık oluşturmak için kampanyalar düzenlemektedir. Eylül 2013’ten beri Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullarda seçmeli Lazca dersleri okutulmakta ve bu derslerde Laz Enstitüsü tarafından hazırlanan ders kitapları kullanılmaktadır. Laz Enstitüsü ayrıca Lazca eğitici eğitimleri düzenleyerek Lazca öğretmen ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunmaktadır.

2021 yılında Laz Enstitüsü tarafından ilan edilen Lazca Dil Günü ise Laz dilinin ve kültürünün geleceğine dair farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl 7 Kasım’da kutlanmaktadır.
Tüm bu çabalar, Laz gençleri arasında ve Türkiye genelinde Lazca’ya olan ilginin artmasına ve bir kültür mirası olarak Lazca’nın yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasına katkı sağlamaktadır.
Lazca sadece bir dil değil, aynı zamanda bir kültürün ve kimliğin taşıyıcısıdır. Bu nedenle, Lazca’nın korunması ve yaşatılması sadece Laz topluluğunun değil tüm insanlığın sorumluluğudur. Lazca’nın geleceği, toplumun bu dili desteklemeye ve sahip çıkmaya devam etmesine bağlıdır. Umuyoruz ki, Lazca ve diğer yok olma tehlikesi altındaki diller, gelecek nesillere aktarılırlar ve yaşamlarını sürdürebilirler.

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYADA BİZ

1,242BeğenenlerBeğen
1,583TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
681AboneAbone Ol

SON YAZILAR

EN ÇOK OKUNANLAR